Bogota'da yaşadığım talihsiz kamera hırsızlığı sonunda vize için kursa yazılmak ya da yeni bir fotoğraf makinesi almak arasında kalmıştım. Açıkçası gezmek daha cazip geldi ve Venezuela'ya geçme zamanı geldi diye düşündüm. Bana ilk anlatılan Kolombiya'da bir kez dikkat ediyorsan Venezuela'da iki kez etmelisin oldu. Şüpheyle yaklaşmakla birlikte nasıl bir şey olduğundan da emin değildim Caracas'ın. Bogota'dan Venezüela'ya en kolay uçakla gidebilirsiniz ama harcamada kısmak istiyorsanız, zamanınız ve biraz da maceracı bir ruhunuz varsa benim yaptığım gibi otobüs daha mantıklı olacaktır. Ayrılık gecesi tek başıma terminale gittim ve biletimi aldım. Venezuelaya gitmek için önce sınırdaki şehir olan Cucuta'ya varmam gerekiyordu. Sadece Cucuta'ya yolculuk 15 saat sürüyor ve bunu buzdolabına çevirdikleri otobüslerle yapıyorsunuz. Kolombiya otobüslerinin hepsi böyle nedense bir ayarı yok. Kolay değil ama yol üzerinde görmeye değer pek çok şey de bulunuyor. Özellikle Bucaramanga etrafındaki dağlar gören herkesi hipnotize ediyor sanki.
Cucuta'da otobüsten iner inmez önce 35 derece sıcaklıkta kısa bir iklim şoku yaşadım, ardından bir grup insanın soru yağmuru: "Döviz ister misin? Caracas'a gidiyor musun? Taksi lazım mı?" 10 dakika filan devam etti bu sonunda pes ettiler ben de bir değişiklik olmayınca. Neyse ki arkadaşım geldi ve beni evlerine kadar götürdü. Cucuta kısa süreli bir durak olacaktı benim için ama kaldığım bu 3 günde insanlarıyla beni çok etkiledi. Çok küçük bir şehir olmasına rağmen gerçek Kolombiya ruhu burada atıyor diyebilirim.
Cucuta'dan Venezuela 1 saat kadar uzaklıkta. Önce arkadaşımla sınırı geçmek için bir carrito bulmaya terminale gittik. Terminalde birisi yaklaştı ve yardım edeceğini söyledi. Neyse bir ofise girdik. Tüm bunların bir oyun olduğunu sonra öğreneceğiz tabi. Önce paramı güvenli bir yer olan ayakkabımda tutmam gerektiğini söyledi. Ben tamam dedim ama arkadaşım da şimdi koymam gerektiğini söyledi.Neyse ben benim dolarları çıkartınca adam sayıp defterine kaydetmek istediğini söyledi. Ben çekinsem de sonunda verdim sayması için. Neyse saydıktan sonra bir kağıda koyup paketlemek üzereyken parayı arkadaşım tekrar saymak istedi benim dolarları. Adam geri verdi, arkadaşım da 200 dolar eksik dedi. Daha sonra parayı aldığını gördüğünü söylemiş. Adam yüzsüz yüzsüz reddetti, sonra yandakine 200 dolar getirmesini söyledi. Parayı verirken de tanrı sizi cezalandıracak dedi. Bu numaranın adı burada Şili Paketi'ymiş (paquete chileno) Neyse bu olaydan sonra terminalde herkes bizden nefret ettiğinden artık geri döndük. Neyseki arkadaşımın amcası da bir carrito ile çalışıyor. Sonunda onunla gittim. Cucuta çıkışında DAS'a uğrayıp çıkış damgası aldık. Daha sonra da Venezuela girişinde giriş damgası basıyolar pasaporta. Bu damga ile 3 ay gezebilirsiniz. Çıkarken Kolombiya polisi etraflıca aradı bavulumu ve bir de bıçakla kokain araması yaptılar. Venezuela'da ilk yer San Antonio, burada venezuela polisi yine durdurdu arama için. Bütün eşyalarımı tek tek incelediler. Polisle de muhabbet ettik bu arada. Kürt sorunundan filan bahsetmesi ilginç bir durumdu. En sonunda kahve ikram ettiler. Ben ne kadar iyi polisler diye düşünürken şoför kahvenin yutulan kokain için verildiğini söyledi ama bana saçma bir teori gibi geldi.
San Antonio'dan terminalin bulunduğu San Cristobal'e kadar 2 saat filan sürüyor. Şoför burada benzin istasyonuna uğradı. Benzin ne kadar diye sordum. Benzinin bu istasyonda hediye olduğunu söyledi. San Cristobal'de benim için Caracas'a giden bir otobüs bulduktan sonra arkadaş yoluna devam etti. Otobüs kalkarken askerin teki pasaportumu inceledi ve dışarı çıkmamı söyledi. Hah dedim şimdi bir terslik olacak derken bir kaç sorudan sonra serbest bıraktılar. Caracas'a kadar yine bir 15 saat otobüs yolculuğu sürüyor. Caracas'a doğru giderken Chavez ve Sociolismo ile ilgili ilginç billboardlar görebilirsiniz.
Hecho En Sociolismo - Made in Sosyalizm :) |
Territorio Socialisa - Sosyalist Topraklar |
Fabby |
Caracas terminaline vardığımda bir taksi tutup arkadaşımın evine geldim. Bulunduğu bölge gerçekten şaşırtıcı derecede şehirleşmiş bir mahalleydi. Açıkçası şaşırdım Caracas'ı Bogota gibi bekliyordum. Fabby bir şarkıcı ve çevredeki dükkanlarda zaman zaman afişlerine de rastladım. Venezuelalı bir şarkıcı ile tanışmış olmam şansımaydı çünkü aynı zamanda bölgenin müziği hakkında çok şey öğrendim. Arkadaşlarının evine davet etti. Gördüğüm en garip ev dizaynıydı diyebilirim. Evin içinde gerçekten ağaçlar var; bahçe ve daire içiçe girmiş.
Burada tanıştığım bir belçikalı turist ve Fabby ile 3 gün boyunca Caracas'ta dolaştık. Avila Caracas'ın en yüksek dağı ve milli parkı. Buraya yorucu bir tırmanış yapıp şelalerin olduğu mini göletlerde piknik yapıp dinlendik. Bölgede Venezuela'nın sembollerinden Icterus ya kuşlarını da görmeniz mümkün ayrıca. Fabby bazı kızların göğüslerini gösterip estetik ameliyatların buradaki yaygınlığından bahsetti. Sırf göğüslerini yaptırmak için erkek arkadaş bulmak normalleşmiş burada. Ben de kızlardan birini işaret ederek ülkeye girişteki billboardlardaki "Hecho en Sociolismo" yani Made in sosyalizm" sloganını tekrar ederek bir gönderme yaptım bunun üstüne :) Çıkışta mutlaka hindistan cevizi suyu almak gerekiyor. Su şişesinde su gibi satıyorlar bunu burada ve yorgunluğun üstüne iyi geliyor.
Avila'nın soğuk suları |
Ertesi gün ise bir kitap fuarına gittik. Fabby'nin arkadaşları aynı zamanda yazarmış. Bogota'dan geldiğimi söyleyince Bogota'nın çok daha güzel bir şehir olduğunu söylediler kültürel anlamda. Doğrusu katılıyorum buna. Kitap fuarında ülkenin müzik örneklerini dinleme şansını buldum ayrıca. Buraya özgü dört telli mini gitarlarla çalınan şarkılar oldukça hoşuma gitti.
Fabby'ye gördüğüm her şeyin Caracas'ta güzel ve modern olduğunu söyleyince bu bölgenin "urbanizacion" adlı bir yer olduğunu söyledi. Urbanizacionlarda şehrin zenginleri yaşıyor. Diğer barrio'larda ise fakirler. Fabby orta sınıf diye bir şeyin neredeyse kalmadığını söyledi. Fakir ve zengin farkı çok yükselmiş gerçekten de. Chavez'in sociolismosuna pek anlam veremedim doğrusu ama önceden bildiğimden beni çok da şaşırtmadı durum.
Ertesi sabah bir taksiyle terminale gittim yeniden karayip sahillerine gitmek üzere. Yol üstünde gördüğüm bir cami buradaki turcoların (arapların) çokluğu hakkında bir fikir vermiş oldu. Biletimi aldım 12:30 için ama ne zaman geliceğini sorduğumda "ahorita" = şimdi ya da "mas o menos" aşağı yukarı tabirleri ile karşılaşıyorsunuz. Kesinlikle bu "şimdi" ya da "aşağı yukarı" anlamına gelmiyor. Venezuelalılar için zaman kavramı daha bir geniş. Sonunda otobüsten ümit kesince şans eseri tanıştığım bir fransız ile bir carrito bulduk. Hiç yoktan iyidir. Carrito "aşağı yukarı" 4 saatte sizi kıyıdaki Puerto La Cruz şehrine ulaştırıyor. Burada ayrıldık ve ben de dosdoğru uyuyacak bir yer aramaya koyuldum. Devam edecek...